Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girişinin 100. yılı yaklaşırken, Kanun’un temel ilkeleri korunarak günümüze uyarlanmasının önemini vurgulayan Avukat Ömer İlter, bu dönüm noktasının ruhunu yaşatmanın herkesin görevi olduğunu açıkladı.
İSTANBUL — Türkiye’de hukuk sisteminin çağdaş bir yapıya kavuşmasında mihenk taşı olan Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girişinin 100. yıldönümü yaklaşıyor. İsviçre Medeni Kanunu esas alınarak temelleri 1926’da atılan yasa, toplum yaşamında önemli reformlara öncülük ederken, Avukat Ömer İlter, Türk Medeni Kanunu’nun temel ilkelerini koruyarak günümüze uyarlanmasının önemini vurguladı. Medeni Kanun’un ikinci yüzyılına gelmeden yapay zeka destekli adli süreçler, online duruşma sistemleri, ihtisaslaşmış aile mahkemeleri gibi somut adımların atılmasının elzem olduğunu öne sürdü.
Boşanma davaları %11 artarak 500 bine dayandı
Adalet Bakanlığı’nın geçtiğimiz mart ayında yayımladığı 2024 yılına ait resmi verilerine atıfta bulunan Avukat Ömer İlter, “Hukuk mahkemelerinde son 10 yılda %57,9 artarak açılan 5 milyonu aşkın dosya içinde, aile hukukuna dair davalar önemli bir yer tutuyor. Sadece boşanma davası sayısı %11 yükselerek 460 bini aştı. Bu dosyaların %30’u ise hâlâ karara bağlanmamış durumda. Boşanma davalarının ortalama 171 gün sürdüğü ülkemizde, bu sürenin Almanya’da 127 gün, İsviçre’de ise 120 gün olduğunu görüyoruz. Geciken adaletin taraflar üzerindeki psikolojik ve ekonomik etkileri göz önünde bulundurulduğunda, yalnızca kanun metninin değil, yargılama usullerinin ve dava süreçlerinin de çağdaş normlara göre yeniden yapılandırılması kaçınılmaz hale geliyor. Bu nedenle, Medeni Kanun’un ikinci yüzyılına hazırlanırken yapay zeka destekli adli süreçler, online duruşma sistemleri, ihtisaslaşmış aile mahkemeleri gibi somut adımların atılması elzemdir” ifadelerini kullandı.
“100 yıllık birikimi sadece anmakla kalmayıp, hukuk reformuyla taçlandırmamız gerekiyor”
Avukat Ömer İlter, “Tüm bu gelişim süreçlerinde Türk Medeni Kanunu’nun ruhunu ve toplumsal düzeni önceleyen yapısını korumak şart. Ancak bu ruhu, değişen aile yapıları, dijitalleşme, miras ve mal rejimi gibi alanlarda güncel ihtiyaçlara yanıt verecek biçimde revize etmek gerekiyor. Örneğin, Almanya 2001’de yaptığı reformla Bürgerliches Gesetzbuch (BGB) içindeki evlilik, boşanma ve velayet hükümlerini cinsiyet eşitliği çerçevesinde yeniden düzenledi. İsviçre ise 2012’de ortak velayeti zorunlu hale getirerek aile hukukunda çocuk merkezli bir paradigma değişimi gerçekleştirdi. Fransa da 2016’da Justice du XXIe siècleyasası ile bazı boşanma süreçlerini noter onayına bağlayarak yargının üzerindeki yükü hafifletti. Türkiye’nin de bu 100 yıllık birikimi sadece anmakla kalmayıp, dinamik ve katılımcı bir hukuk reformuyla taçlandırması gerektiğine inanıyorum” dedi.
“Adaletin evrensel değerlerini yeni nesillere aktarmak için çok çalışmalıyız”
Kadınların sosyal hayata etkin katılımı, ekonomik bağımsızlığı, bireysel ve toplumsal gelişmenin olmazsa olmazı olan Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün üzerinden neredeyse 100 yıl geçmesine rağmen, hukuk dünyasının günümüzdeki yerini ve gelecekteki vizyonunu tartışmaya devam ettiğini aktaran Av. Ömer İlter, “Biz hukukçular olarak, Türk Medeni Kanunu’nun temel ilkelerini koruyarak hukukun gelişimini sürekli hale getirmeliyiz. Kanunun ruhunu yaşatmak ve topluma adaleti en etkin şekilde sunabilmek hepimizin ortak sorumluluğu. Bu kanunun 100. yılını kutlarken, yeni nesillere adaletin evrensel değerlerini aktarmak için daha çok çalışmalıyız” diyerek sözlerine şunları ekledi:
“Türk Medeni Kanunu şu anda, bireysel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınmasında ülkemiz için hayati bir dönüm noktası olmayı sürdürüyor. Özellikle aile hukuku, miras paylaşımı ve ekonomik özgürlükler alanlarında getirdiği yeniliklerle bireylerin yaşam standartlarını yükseltiyor. Resmi nikah zorunluluğu sayesinde, çok eşliliğin önüne geçiliyor ve kadınların sosyal güvencesi sağlanıyor. Öte yandan bu kanun, kadın ve erkeği eşit hak ve sorumluluklarla donatarak toplumsal adaletin tesisinde önemli bir rol oynamaya devam ediyor. Medeni Kanun’un temel amaçlarından biri, toplumun tüm kesimlerinin ülke ekonomisine ve sosyal hayata eşit şartlarda katılımını mümkün kılmak. Bu da adalet ve eşitlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından vazgeçilmezliğini koruyor.”
“Medeni Kanun’un ruhunu yaşatmak hepimizin görevi”
Türk Medeni Kanunu’nun kadın-erkek eşitliğini hukuki çerçeveye taşıyarak aile içindeki sorumlulukları belirlediğinin altını çizen Avukat Ömer İlter, değerlendirmelerini şu sözlerle sonlandırdı:
“Türkiye’de Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle birlikte aile yapısı, miras düzenlemeleri ve bireylerin medeni hakları çağdaş normlara göre yeniden şekillendirildi. Bu değişim, toplumsal ilişkilerin daha düzenli, adil ve güvenli bir zemine oturmasını sağladı. Bu dönüm noktası özellikle resmi nikahın zorunlu hale getirilmesiyle aile kurumunun hukuki temellere oturtulmasını sağladı. Kadınların ekonomik ve sosyal yaşamdaki yerini güçlendirdi. Medeni Kanun’un ruhunu yaşatmak hepimizin görevi.”